Tibetli budistler chitta (zihin) dendiğinde kalplerini gösterirler.
Buradaki chitta yapan/düşünen/harekete geçen zihin değil farkındalık bilinci. Temelde açık, olanı olduğu gibi, yorum katmadan, etiketlemeden dostça, her ne ise var olan onun varlığını kabul eden bir olma hali. Batıda, insan zihninin beyin ile eşleştirilmesine kıyasla; budist felsefesinde zihin, beyin ile kalbin birbirinden ayrı olmadığının altını çizer. Zihnimiz algılama, fark etme, benzetme, benzettiğini hatırlama gibi yeteneklerle donatılmış olmakla birlikte içinde kalpten niteliklerde taşır. Örneğin, şefkat, anlayış, yanında olma, destekleme, hissetme ve hissettirme yetenekleri. Olanı olduğu gibi anlayabilmek için önce farkına varmaya, olanı olduğu gibi görmeye ihtiyaç vardır, ardından farkına vardığımız durumu kabul edebilme genişliğine, içsel kapasiteye ihtiyaç duyarız. Olanı olduğu gibi görebilmek, farkına varabilmek ve kabul edebilmek için insan olma hali ile barışık olmak gerekir. İnsan olma hali; en derinlerde yatan kaç/savaş ya da don hallerinin atalarımızdan bize kalan bir miras olduğunu ve insan olmanın en temel hallerinden biri olduğunu anlamakla başlar. İnsan olma hali sevinmeyi, mutlu olmayı, harekete geçmeyi içerdiği kadar öfke duymayı, istenilen gibi gerçekleşmeyen bir beklentinin sonunda hissedilen hayal kırıklığı duygusunu, şüphe duymayı, hayatın herhangi bir anında ve herhangi bir konuda yetersiz hissedebilme gibi duygularını da içerir. Zaman zaman her birimiz ızdırap dolu ya da hoşnut hissetmediğimiz seviyede deneyimler yaşarız. Yani acı kaçınılmazdır. Fakat yaşadığımız acıyla ilişki kurma şeklimize, tutumumuza farkındalık getirmemiz bir pratik gerektirir. , İnsan zihninin bu değişken doğasınave insan olma halimize yargısız, etiketlemeden, olduğu gibi bakabilmeye tahammül göstermeye başlayabiliriz. Ve, anlayış ve akabinde kabul ile yaklaşabiliriz. İşte o noktada zihnin fark etme, algılayabilme yeteneğinden sonra kalbin anlayış ve şefkat gösterebilen dostça yaklaşma kapasitesi sahneye çıkar. Zihnin, beyin, beden ve kalp bütünlüğünden meydana geldiğini anlayabildiğimiz an, insan olma ve hayatın parçası olma deneyimini daha iyi anlayabilmiş oluruz.